Kötülük yapan insanlara “ruh hastası” demek, yalnızca yanlış bir genelleme değil, aynı zamanda ruh sağlığı konusunda toplumda var olan önyargıları besleyen ve derinleştiren bir davranıştır. Ruh hastalıkları, bireylerin iradeleri dışında gelişen psikolojik durumlar ve bozukluklardır; kişilik, ahlak ya da etik değerlerle doğrudan bağlantılı değildir. Bu bağlamda, kötü davranışlar sergileyen kişilere bu tür bir etiket yapıştırmak, birden fazla açıdan zararlıdır.
Kötülük, ruh hastalığıyla eşanlamlı değildir. Kötü davranışlar, bireyin etik değerlerini, niyetlerini ve seçimlerini yansıtır. Bu, kişinin kendi kontrolü altında olan ve ruh hastalığıyla hiçbir ilişkisi olmayan bir meseledir. Ruh hastalıkları, biyolojik, genetik ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar ve kişinin etik değerlerini ya da ahlaki duruşunu tanımlamaz. Dolayısıyla, kötü davranışların “ruh hastalığı” ile ilişkilendirilmesi, hem bilimsel hem de ahlaki açıdan yanlıştır.
Ruh sağlığı sorunları olan bireyler kötü insanlar değildir. Ruh hastalıklarıyla mücadele eden bireyler, çevrelerinde genellikle yanlış anlaşılma ve dışlanmayla karşılaşırlar. Bu kişilerin büyük bir kısmı, yaşadıkları zorluklara rağmen iyi niyetli, yardımsever ve empatik bir yaşam sürdürmeye çalışırlar. Onları kötü davranışlarla ilişkilendirmek, bu mücadelelerinin küçümsenmesine ve toplumda daha fazla ötekileştirilmelerine yol açar.
Etiketleme, zihinsel sağlık algısını olumsuz etkiler. “Ruh hastası” ifadesini kötü davranışlar için kullanmak, toplumun ruh sağlığı algısını bozar. Bu tür ifadeler, ruh hastalıklarını damgalamakla kalmaz, aynı zamanda yardım almayı düşünen bireyleri de caydırır. Çünkü insanlar, “ruh hastası” etiketi altında kötü veya ahlaksız olarak yargılanmaktan korkarlar.
Bir kişinin kötü davranışlarını ruh hastalığıyla ilişkilendirmek, o kişinin sorumluluğunu göz ardı etmeye yol açabilir. Oysa her birey, sergilediği davranışlardan sorumludur. Bir suçu ya da kötü davranışı açıklamak için ruh sağlığını kullanmak, hem mağdurları hem de ruh hastalığı olan bireyleri olumsuz etkiler.
Sonuç olarak; kötü davranışları “ruh hastalığı” etiketiyle açıklamaya çalışmak; hem ruh sağlığına sahip bireylerin toplumdaki yerini sarsar hem de kötü davranışların gerçek sebeplerini göz ardı eder. Her ruh hastası kötü değildir, her kötü insan da ruh hastası değildir. Bu ayrımı yapmak, hem bireylerin sorumluluklarını doğru anlamak hem de ruh sağlığı konusundaki yanlış algıları değiştirmek için hayati öneme sahiptir. Toplum olarak, dilimizi ve yaklaşımımızı daha duyarlı hale getirmek zorundayız. Unutmayalım: İnsanları etiketlemek yerine, davranışları analiz etmeyi ve bireyleri anlamayı tercih etmeliyiz.
Uzman Psikolog & Psikoterapist Özlem Kayacan